break of

  1. (bir kimseyi) alışkanlığından/iptilâsından vazgeçirmek.
    Doctors keep trying to break him of his dependence on the drug.
yolculuğa ara verme
şafak, fecir, tan, gün ağarması.
At break of day the hikers were already on the trail. Noun
disiplin suçu
nişan bozulduğunda açılan tazminat davası Noun
sabaha doğru Noun
birine haberi vermek Verb
(US) bir haber açıklamak Verb
haber açıklamak Verb
bir haber açıklamak Verb
yaşama biçimini değiştirme
(Br) tahliye şartını bozmak Verb
birini bir alışkanlıktan kurtarmak Verb
birini birşeyden kurtarmak Verb
(bir görev , vs'nin) en büyük ya da güç bölümünü bitirmek Verb
(a) (bir işin) en zor kısmını/çoğunu tamamlamak/bitirmek.
He broke the back of the road consruction.
(b) yenmek, mukavemetini kırmak, üstün gelmek.
bir işin çoğunu yapıp bitirmek.
bir mektubu hakkı olmadan açmak Verb
bir mektubun mührünü açmak Verb
mektup bu bu hakkı olmadan açmak Verb
şartlı tahliye durumunda şartları ihlal etmek Verb
bir antlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmemek Verb
bir antlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmemek Verb
toplantıyı dağıtma
şartlı tahliye durumunda şartları ihlal etme